Neden Beynimiz Bize İrade Hissi Diye Bir Hikaye Anlatıyor?
Nörobilimin en son bulgularına dalan bu yapım, beni yüzlerce yıllık bir soruya, “Sigmund Freud’un bilinçdışı teorisin” bambaşka bir açıdan bakmaya itti.
Kontrolün bizde olduğu hissinin sadece beynimizin ürettiği güçlü bir ”hikaye”olduğunu kanıtlayan bu belgeselde öne çıkan üç ana fikri sizin için özetledim:
1. İrade Kırılgan Bir Yanılsamadır: TMS Deneyleri
Belgeselin en çarpıcı kısmı, **Transkraniyal Manyetik Stimülasyon (TMS)** deneyleriydi. Bu deneyler şunu gösterdi: Bir hareketi **istediğimizi düşünsek** bile, beynimiz bu eylemi biz bilinçli olarak “karar vermeden” hemen önce zaten başlatmış oluyor.
Daha da önemlisi, bilim insanları TMS darbesiyle beynin içsel komutuyla dışsal geri bildirimi arasındaki senkronizasyonu bozduğunda, denekler hareketi başlatanın kendileri mi yoksa dışarıdan gelen bir kuvvet mi olduğunu anlayamadı.
Temel Çıkarım: “Ben yaptım” hissi (irade), eylem gerçekleştikten sonra, beynimizin içsel tahminini dışsal sonuçla eşleştirmesi sonucu “geriye dönük olarak yaratılan*” bir duygudur. Bu eşleşme bozulduğunda, kontrol hissi anında yok olur.
2. Bilinçdışı Biyolojik Bir Gerçektir: Uyurgezerlikten Anesteziye
Belgeselde, uyurgezerlik gibi durumlar incelendi. Uyurgezer bir kişi yürüyebilir, konuşabilir ve karmaşık motor eylemler gerçekleştirebilir; ancak bilinçli karar mekanizmasından sorumlu olan prefrontal korteks kısmı uykuda kalmaya devam eder.
Aynı zamanda, anestezi altında beynin farklı bölgeleri arasındaki iletişim ağı (özellikle talamus) kesintiye uğradığında, bilincin nasıl kapandığı gözlemlendi.
Temel Çıkarım:Davranışlarımızı, mantığımızı ve hareketlerimizi yönlendiren beynin muazzam bir kısmı, bizim bilinçli farkındalığımızın dışında bağımsız olarak çalışabilir.
3. Travma Biyolojik Kodunuzu Değiştirir: Hongerwinter’ın Mirası
Hollanda Kıtlığı (Hongerwinter) örneğinde, şiddetli çevresel stresin etkileri incelendi. Kıtlık döneminde hamile kalan annelerin çocuklarında (ve hatta torunlarında), yiyecek kıtlığı sona erdikten sonra bile Tip 2 diyabet ve obezite gibi metabolik hastalıkların oranları arttı.
Bunun nedeni, DNA metilasyonu adı verilen epigenetik mekanizmaydı. Kıtlık stresi, IGF2 gibi metabolizmayı yöneten genlerin ses kısıcısını kalıcı olarak ayarlamış, DNA dizilimini değiştirmeden genlerin ifade edilme biçimini sonraki nesillere aktarmıştır.
Temel Çıkarım: Yaşadığımız, hatta atalarımızın yaşadığı deneyimler, psikolojik bir anı olmaktan öte, genlerimizin çalışma biçimini **biyolojik olarak programlayan** somut ve kalıcı izler bırakır.
Nörobilimin Freud’u Doğrulaması
Bu belgeselde anlatılan her bir vaka, bende kaçınılmaz bir çağrışım yarattı: Sigmund Freud.
Freud, 19. yüzyılın sonlarında elinde MRI veya EEG olmadan, sadece klinik gözlemlere dayanarak zihnimizin bir buzdağına benzediğini iddia etti: Farkında olduğumuz Bilinç (Ego), suyun üzerindeki küçük parçadır; oysa bizi gerçekten yöneten devasa kısım Bilinçdışı (İd), suyun altında gizlidir.
Nörobilimin bulguları, Freud’un bu teorisini biyolojik bir gerçeklik olarak kanıtlıyor:
1. Eylemi Bilinçdışı BaşlatıyorTezi: TMS deneyleri ve irade yanılsaması, Freud’un İd kavramıyla örtüşür. Freud, dürtüsel İd’in, rasyonel Ego’dan önce davrandığını iddia etmişti. Deneyler, eylemin nöral olarak bilinçli karardan önce başladığını göstererek bu fikre biyolojik temel sağlıyor. Kontrolün bizde olduğu hissi, sadece Ego’nun eylemden sonra durumu mantığa uydurma (rasyonalizasyon) çabasıdır.
2. Geçmişin Aktarımı” Tezi:Epigenetik bulgular, Freud’un bastırılmış travmaların ve çözülmemiş geçmişin, nesiller boyu psikolojik olarak aktarılabileceği (aktarım/transference) fikrine güçlü bir biyolojik boyut ekliyor. Artık biliyoruz ki, atalarımızın stresi sadece bir anı değil, IGF2 gibi genlerimizin metilasyon düzeyine işlenmiş bir biyolojik mirastır.
Freud, bilimsel araçlar olmadan, sezgisel olarak, insan davranışının ardındaki en büyük gücün **farkındalık dışı mekanizmalar** olduğunu anlamıştı. “Your Brain: Who’s in Control?” belgeseli, sadece beynimizin işleyişini değil, aynı zamanda psikanalizin temelini oluşturan bilinçdışı kavramının ne kadar güçlü, geçerli ve fiziksel olduğunu gösteren en somut kanıttır diye düşünüyorum.
Artık kontrolün kimde olduğunu biliyoruz: Bize sürekli olarak “ben karar veriyorum” hikayesini anlatan, ancak kararlarını çoktan vermiş olan bir organda.
Gültekin Özdemir 2025
Abaka Talks’a göz attığınız için teşekkür ederim.
Yeni yazılarımı kaçırmamak ve bu yolculuğa birlikte devam etmek için ücretsiz abone olabilirsiniz.